Bosna-Hersek’in açık yaraları

Bosna’daki savaşın sonuçları hala hafızalarda. “Boşnak gençlerin çoğu ayrılmak istiyor.” Alma, Anela ve Srđan bölünmüş ülkedeki gerçeği söylüyorlar. Daha sonra uzmanlar bize, gerçekte neler olduğunu anlatıyorlar.

Ignacio Urquijo Sánchez / 28.8.2013

 

© Alfons Rodríguez
© Alfons Rodríguez

“Tabutların sayısı yüzlere ulaşıyordu. Tüm nef ölüm ve keder dolu bir boşluktu. Tüm bunları sakince gözlemledim. Kalbim avucumda, bir yerden diğerine yavaşça yürüdüm. Sevdikleri için ağlayan bir aile gördüm, kameramı çıkardım ve bir kaç fotoğraf çektim.”

Alfons Rodríguez tanık olduğu sahneleri anlatıyor; National Geographic gibi yayıncılara Kongo ve Irak’tan çatışma haberleri toplayan bir fotomuhabir. Bu durumda, Rodríguez kendini Bosna-Hersek’te akrabalarını gömen aileleri fotoğraflarken buldu, öldürüldüklerinden 15 yıl sonra Srebrenica’da. Fotoğraf 2010’da çekildi ancak bu yıl alınabildi. Hala kimlik belirleme ve defin için bekleyen 2,000 kurban var.

Srebrenica, aslında Sırp Cumhuriyeti’nin doğusundaki küçük bir mekan. Sırpların çoğunlukta olduğu bu alan, Bosna-Hersek’i oluşturan iki bölgeden biri. Diğer yarı ise, Boşnak ve Bosnalı Hırvatların büyük çoğunluğunun yaşadığı, Bosna-Hersek Federasyonu olarak anılıyor; bu nedenle Bosna, iki siyasi bölge ve üç farklı milletle, merkezi olmayan bir yerdir.

Doksanlarda savaş başlamadan önce, ne kısaltılan yaşamlar ne de kopyalanamayan isimli araziler vardı. 1992’ye kadar, Bosna-Hersek, Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’ni oluşturan iki özerk bölgedeki altı yerden biriydi.

Vakıf, Yugoslavya’nın üç sütundan oluşmasını destekliyordu – Eyaletin Başı olarak Marshal Josip Broz ‘Tito’, politika kontrol merkezi olarak Komünist Ligi ve iç anlaşmazlıklar ve dış parazitlere karşı savunma aracı olarak federal ordu. 1980’de Tito’nun ölümünden sonra, geriye kalan sütunlar oyun kartlarından evler gibi yıkıldılar. Parçalanma işlemi, 1991 ve 2001 yılları arasında beş savaş bıraktı.

Kosovo, Birleşik Devletler ve Fransa tarafından tanınan ancak İspanya ve Sırbistan tarafından tanınmayan bölge, gösteriyor ki, işlem henüz tamamlanmadı. Bosna-Hersek, siyasi kuruluşlar, dönek başkanlar ve yüzde 45 işsizlik oranının arasında felç olmuş bir devlet olarak, Kosova’nın konumunu doğrulamaktadır.

Neler oldu?

 

Sarajevo © Alma Telibecirevic
Sarajevo © Alma Telibecirevic

1991 baharının başlarında, Slobodan Milošević, Sırbistan başbakanı ve Franjo Tudjman, onun Hırvat meslektaşı, Tito’nun eski çiftlik evinde buluştular. Bu gizli bir buluşmaydı; kimse onların, onların olmayan Bosna-Hersek’i ayırmanın kıyısında olduklarını bilemezdi. Mazeretleri, dört milyonluk Bosnalı nüfusun yüzde 31.3’ünün Bosnalı Sırp ve yüzde 13.3’ünün Bosnalı Hırvatlar olmasıydı. Çoğunluk, yüzde 43.7, aslen Müslümandılar ve Boşnaklar olarak biliniyorlardı. Batılı devletlerin hiçbiri bu plana ilgili görünmüyorlardı.

Milošević Sırplara, Yugoslavya döneminde dağıtılan, Büyük Sırbistan’ı özlediğini söyledi. Bu, onun gücünü korumak için kullanılan bahane oldu. Oysa, en kısa sürede, Krajina’daki  (Hırvatistan arazisindeki bölge) Sırplardan kurtuldu. Gerçekte Milošević, Büyük Milošević’i özlemişti ve Tudjman buna benzer bir şeyler arıyordu.

Tito’nun ölümüyle ve Slovenlerin Komünistler Ligini terketmesiyle, bu sütunların Yugoslav devletini desteklemeleri zorlaştı. Üstelik, yani son sütun, federal ordu Slovenya karşısındaki ilk çatışmada kendini gösterememişti. Ordunun lideri, ordu tüm Yugoslav halklarını içermesine rağmen Sırp çoğunluğu destekliyordu. Bu süreç sonuç olarak, Hırvat ve Sloven erkeklerinin kendi insanlarına karşı silahlanmalarını getirdi. SSBC durgunlaştığı ve Yugoslavya kendini yapışık sütunlarsız bulduğu sırada, Yugoslav cumhuriyetlerinin politik liderlerinin büyük çoğunluğu tek bir stratejiye odaklandılar. Bu, gücü arttırmak ve seçmen kazanmak için komşulara olan nefreti teşvik etmek için, milliyetçiliği kavratmaktı.

“Diğer verimli geçmişe sahip ülkeler gibi, geçmişte Yugoslavya’da da birçok grup – her zaman etnik gruplar değil – hep karşı karşıya olmuşlardı. Bu nedenle politikacılar rededişin keskin duygusunu ve geçmiş ırklara olan nefreti kullanacak basit bir yol buldular. Bu sayede, kendi cumhuriyetlerinde, bölgelerinde veya illerinde politik kontrol sağlayabileceklerdi. Bu, herkesin katılacağı yerde, biri komünizm diğeri milliyetçilik olan, kendilerini güçle devam ettiren, üstünlüklerini azınlık ve çoğunluk mekanizması üzerine dayandıran, çok keyfi ve az kimlikli  bir ideoloji oldu.”  María José Pérez del Pozo, İletişim Bilimleri doktoru ve Madrid Complutense Üniversitesi’nde Orta Avrupa ve Doğu Uluslararası İlişkiler profesörü, 1990’larda yer alan sürüklenmeleri açıklıyor.

“Savaşlar temel olarak dinden daha çok politik ve etnik kökenlidir. Tekrarlıyorum, eski seçkin komünistler, farklı cumhuriyetlerin güçlerini yeni milliyetçi nutuklarında kullanarak kendilerini edebileştirdiler. Bu tarafsızdı. Eğer etnik kökenli ülke projelerine bakarsak, ( Hırvatistan ve Sırbistan’daki gibi ) çatışma ve etnik temizliği “yerelleştirmek” için ırkı kullandılar.” dedi Pérez del Pozo.

Pratikte savaşlar tüm doksanlara yayıldı ve Sosyalist Federal Cumhuriyeti’ne bağlı tüm cumhuriyetleri etkiledi. Bosna, bölgedeki en fakir ülke, bundan bir darbe aldı.

Bosna savaşı askeri olarak tam bir karışıklıktı, üç milletten meydana gelen, yarı asker, neo- Nazi gönüllüleri, Mücahidler, komünistler, mafya grupları ve son olarak, küçük olmayan NATO’nun karışımı. Eğer o yıllarda dünyada bir cehennem varsa, mutlaka Bosna’nın başkenti, çocuk öldürdüklerinde daha fazla puan kazanan keskin nişancıların olduğu Saraybosna’dadır.

Bu koşullar altında, 11 Ağustos 1995’de, Bosnalı Sırp general Ratko Mladić tarafından yönetilen bölük Srebrenica’ya – 400 Hollandalı barış elçisinin korumasındaki bölge – girdi. Onun güvenli bölge durumu, çatışmadan kaçan 60,000 sivili kendine çekmişti. On günden az sürede, Mladić’in bölüğü 8,000’den fazla insanı etnik temizlik operasyonunda öldürdü.

Bosna savaşı üç yıldan fazla sürdü. 1995’te 100,000 ölümle sona erdi. ( rakamlar kaynağa bağlı olarak 25,000 ile 330,000 arasında gidip geliyor ). 1.8 milyon kişi evsiz kaldı veya mülteci oldu.

Avrupa’nın çeşitli girişimlerinden sonra, Bosna-Hersek savaşını bitirmek üzere, Dayton- Birleşik Devletler’de, karışan partileri bir araya getirerek antlaşma imzalatan Amerikan diplomasisi oldu. Laja Destremau, King’s Kolejinde politika bilirkişisi, Bosnalı çatışmalar uzmanı Dayton anlaşmasını açıklıyor. “Dayton anlaşması, Bosna’daki kan banyosunu sonlandıracak tek çözümdü. Uygulanan politik sistem ve ülke düzeniydi ancak bu asla geçerli değildi. Her 8 ayda bir döndürülen 3 Başkan (bir Sırp, bir Hırvat ve bir Boşnak) açıkça siyasi bir çıkmaza yol açtılar.  Hiçbir reform mümkün değildi. Buna ek olarak, o anki başkan milliyetçi duyguları güçlendiriyordu. Sistem etnik ayrımcılığa dayalıydı (okullarda çocuklar bölünmüş ve yasa tüm vatandaşlara eşit davranmıyor – örneğin: 3 ana ırktan insanları sadece seçim için çalıştırabilirsiniz). Politik duraklama, politikacıları uzun-gecikmiş reformları yapmak için cesaretlendirmedi. (Anayasal reform). Anayasanın yenilenmesi, bazı güçlerinden feragat etmeleri anlamına geliyordu. Yani, Dayton antlaşması kesinlikle gerekliydi ve o zaman olabilecek en iyi sonuçtu. Ama aynı zamanda, şimdi Bosna’nın kendini bulmasındaki politik duraklamanın kısmi sorumlusudur.”

“Gerginliklere rağmen çeşitli durumlar hissedilebilir, bu tekrarlanan şiddete rağmen çok nadir oluyor.” diye devam ediyor Destremau, “bölgenin geleceği Avrupa Birliği’ne bağlı ve Birlik, ülke için bir çok ilerleme sağladı. Ancak, tam bir uzlaşma sağlamak için, on yıllara ihtiyaçları var. Avrupa Birliği, doksanlarda olanlarda sonra, Boşnaklardan mutlu yaşamalarını talep edemez. Stabil duruma ulaşmak ilk adım.”

Dayton antlaşmasının çözemediği kesin tavırlar da var. “ Hergün  komüniteler arasında gerginlikler olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, farklı milletler arasında çok az evlilik oluyor. Ama bu, savaştan önce oldukça sıktı.” diye doğruluyor Destremau ve hatırlatıyor  “Eğer savaş siyasetin devamıysa, başka yollarla, tersi de doğrudur.”

Şimdi neler oluyor?

Alma Telibecirevic © Vanja Cerimagic
Alma Telibecirevic. © Vanja Cerimagic

Yıllardan beri, Berlin’de Balkan müziğini somutlaştıran partiler bulmak çok kolay.  Geleneksel müzik değil tabi ki, onun yerini elektronik müzik aldı. DJ’ler Balkan ritimlerinden örnekler seçiyorlar ve insanların çılgınca dans ettikleri sonsuz müzikleri yaratıyorlar ve her zaman daha da hızlandırıyorlar. Alman gençleri, Berlin’i dolduran diğer milletler gibi, onun kendilerinin olduğunu düşünüyorlar ve bugünlerde bu adanmış müziği partilerde duymak sıradışı değil. Berlin’in merkezinde bulunan ve adı Sırp Cumhuriyeti’nin başkenti “Banja Luka” olan kulüp herkese garip görünüyor.

Bu Balkan etkisini, doksanlarda Almanya’nın birçok Bosnalı mülteciyi barındırmak için en çok çaba sarfeden ülke olmasına borçlular. Toplamda, 320,000 Boşnak çatışmadan kaçmak için Almanya’ya geldi. Onların birçoğu, Anela Alić gibi, sadece çocuktular. “ Saraybosna’da doğdum ve savaş başlayana kadar orada yaşadım. Annem, savaş başladığında, benim bebek halimde kendi şehri Gorazde’deydi. Gorazde’yi terk etti ve Konstantz, Almanya’ya taşındı.” Yedi yaşına kadar Almanya’da yaşadı, sonra ailesi Saraybosna’ya dönmeye karar verdi. Kısa bir süre sonra yeni bir şehre taşınmak zorunda kaldılar. “Ailem Saraybosna’da iş bulamadı ve annem memleketinde iş aramaya karar verdi. Gorazde’ye tek başına taşındı ve daha sonra babam, ağabeyim ve ben de ona katıldık. Gorazde’de 8 yıl yaşadım.”

Hala Anela’yı bekleyen pek çok değişiklik vardı. “Lise ikinci sınıfta, 2 yılımı geçirdiğim Mostar’daki (Bosna-Hersek) United World College’a başvurdum. UWCiM’den mezun olduktan sonra ,bir çok arkadaşımın gittiği Amerika’ya gitmeye karar verdim. Önceden böyle bir şey düşünmemiştim ve beni hiç cezbetmemişti, ama Avrupa’daki olaylar ve burs olanakları beni Maryland’e yaşamaya getirdi. Eyalete taşınmamın üzerinden üç yıl geçti bile.”

Anela şimdi 21 yaşında ve onun yaşındaki her Amerikalı öğrenci gibi kafası karışık olmalı. Savaşın onu nasıl etkilediğini sorana kadar, hayatındaki her şey mutlu ve normal görünüyor. “Bosna’daki saldırı beni iki önemli açıdan etkiledi. İlk olarak, çocukluğumun çoğu Almanya’da geçti, ailem ve Saraybosna’daki babamdan uzakta. İkinci olarak, büyükbabam Gorazde’de öldürüldü ve ben onunla hiç tanışamamıştım. Şanslıyım ki, ailemin diğer üyelerine bir şey olmadı.

Bosna’dan uzak olmasına ve Sanat çalışmalarına rağmen, Anela memleketindeki politik olaylardan uzak kalamıyor. “İnsanların isimlerine ve dinlerine önem vermeyen iki Yugoslav’ın çocuğu olarak, milliyetçi olmayan bir ailede büyüdüm. Ailem, Sırplar, Hırvatlar, Yahudiler ve Müslümanlarla aynı binada yaşadılar. Oldukça naiftim ve kızgınlığın bittiğini ve artık var olmadığını düşündüm. UWCiM’e gelmem, sadece Hırvat ve Sırp topluluklarından gelen çocuklarla yaşamamla birlikte, kızgınlığın hala sürdüğünün farkına vardım. Bana ve arkadaşlarıma karşı değil ama öfkeyi başka açılardan görebildim. Büyüdükçe, her üç gruptaki insanların her zaman kızgın ve hayal kırıklığına uğramış olduklarını gördüm. Kim olmazdı ki? Hiçbirimiz iyi yaşamıyoruz – Sırp Cumhuriyeti’nden, Bosna Federasyonu’ndan ve Hırvat tarafından herkes aynı zorluklara sahip. İş yok, ekonomi berbat ve kültürel ilişkiler berbat. Ayrıca, üç tane başkanımız var ve kimse onlardan memnun değil. Bosna-Hersek’in Sırp Cumhuriyeti ve Bosna Federasyonu olarak ayrılması halkların birbirlerine kızgınlıklarını gösteriyor.

Anela, Bosna’nın iki politik varlığa bölünmesinin “1995’te her iki taraf için de tek iyi çözüm” olduğunu düşünüyor ama şimdi iyi olup olmadığında şüpheli. “Bu bizim için çok fazla ırkçılık yapmak demek. Bosnalı Sırp politikacılar ülkeyi ayırmak istiyorlar, bu yüzden eğitimimiz, ekonomimiz, politikamız ve geri kalan her şey farklı. Sırp Cumhuriyeti’ndeki çocukların Federasyonda neler olup bittiği hakkında bir fikirleri yok ve tam tersinin de. Yeni nesli nefret ve ırkçılıkla yetiştirdiğimize dair içimde bir his var.”

Srđan Beronja 22 yaşında ve Bosna’nın Sırp tarafından geliyor. Küçük yaşta, çatışma bölgesinden kaçmak için çeşitli zamanlarda ailesiyle birlikte taşınmak zorunda kalmış, ta ki  Banja Luka’da – 2010’dan beri yaşadığı yerde, hayat kurana kadar. O zamandan sonra, Birleşik Devletler’e taşınmış ve Brown Üniversitesi’nde Uluslar arası İlişkiler ve Ekonomi okuyor. Srđan, ülkenin politik bölünmesinin mevcut etkisizliği konusunda Anela ile hemfikir. “ Bence, Bosna’nın iki politik bölgeye ayrılması çözümü o zamanlar iyiydi, çatışmayı durdurmak için, ama şimdi gereksiz, çünkü hükümetler çok etkisizler. Bu bana, çözüm üretmeye çalışmak ve pozitif ekonomik stratejiler üzerinde çalışmak yerine, bölünmeyi derinleştirmek için yapılan politik bir oyun gibi geliyor. Hükümet, milliyetçiliği ve politik bölünmeyi, insanların  onlara konsantre olmaları için kullandı ve mevcut hükümetin yaptığı ekonomik hataları unuttu.”

Srđan, diğer düzeylerde de sorunlar buluyor. “ Ne yazık ki günümüzde bir çok genç milliyetçi görünüyor, nedenlerini anlamadan ve güzel sonuçlar olmadan, ancak bu geçmişe göre daha az. Bu, küçük kapalı topluluklarda genellikle olur. Seyahat, ortak olaylar, internet, ortak duygular ve Mostar’daki ‘United World College’ gibi çeşitli okullar sayesinde bütün bunlar gelişiyor.

Ancak ‘United World College’ tecrübesi Bosna’da çok sık karşılaşılan bir durum değil. Alma Teliberic’in hatırladığı gibi, “bir çatıda iki okul” olması oldukça normal. Bir parçası Sırp çocuklar için, diğer parçası Hırvat ve Boşnak çocuklar için. Alma için çatışmanın sonuçları “henüz tamamen bitmedi”. Onun görüşüne göre, Bosna-Hersek “ tamamen bölünmüş ve herkes bu duyguyu havada hissedebilir.”

Savaş başladığında Alma henüz ergendi. 1978’de Saraybosna’da doğmuş ve çocukluğunun şehrini “Müzikle ve güzel atmosferle dolu çok hippi bir bölge. Gençtim fakat 1984 Olimpiyatlarını ve büründüğü havayı çok iyi hatırlıyorum” diyerek yad ediyor. Yaşadığı mahalle işgale uğradı ve ailesi ayrılmak zorunda kaldı. “ Her şeyi geride bırakarak ayrıldık ve mülteci olduk. 1992’nin sonunda babam bir suikastçi tarafından öldürüldü. 14 yaşındaydım.”

Festivaller ve kültür projeleri organize etmede pek çok tecrübesi olan Alma, şehre aşık olmaya devam ediyor. “ Saraybosna dünyanın en güzel şehirlerinden biri. Çok büyük veya küçük değil, ama güzel bir hayat için yeterli alana sahip. Batı ve doğunun karışımı. İnsanlar bile “Avrupa’nın Kudüs’ü” diyorlar çünkü 500 metrelik alanda Ortodokslar, Katolikler, Yahudiler ve Müslümanlar için ibadet alanları mevcut. Yemekler harika ve insanlar arkadaş canlısı.”

Bu kültür zenginliğine rağmen, Alma “bir çok genç ayrılmak istiyor” diye ekliyor. Bunun nedeni “Bosna-Hersek’in durumu hiçbir zaman daha kötü olmamıştı… işsizlik oranı yüzde 55’e ulaştı. Avrupa Birliği, eğer bir ilerleme olmazsa yardımı keseceklerini söyledi. Kimse buraya yatırım yapmıyor. Yozlaşmış ve tamamen bölünmüş bir ülke ve çalışmalara göre Avrupa ekomik kalkınmasının en sonuna düştük. Ben de dahil olmak üzere, gençlerin büyük çoğunluğu, fırsat buldukları takdirde ayrılmak istiyorlar.”

Bu arada, Alma bir tek çözüm görüyor. “Anahtar, ahlaka teşvik ve olumlu yönlerine bakmak, farklı etnik gruplar arasındaki nefreti bir kenara bırakmak için çocuklarımızın eğitim görmesi. Ülkemiz çok genç ve henüz savaşın üzerinden çok fazla zaman geçmedi. Yani insanların hala incinmesi ve birleşmek istememesi anlaşılabilir bir durum. Ancak, kendimiz ve gelecek nesiller için daha iyi bir gelecek inşa etmek için çalışmalıyız.”

TEŞEKKÜR

Alic Anela, Srđan Beronja, Emir Bihorac, Laja Destremau, Maria Hardt, Una Hajdari, Enesa Mahmic, Cristina Marí, Milena Nikolic, Nada Nowicka, María José Pérez, Alfons Rodríguez, Gervasio Sánchez, Xavier Servitja ve Alma Telibecirevic’e olaylar hakkında görüşlerini harika bir şekilde aktardıkları ve doğru insanlarla görüşmemi sağladıkları için teşekkür etmek istiyorum. Bazı durumlara uzunluk kısıtlaması yüzünden yer veremedim ancak sizlerin yardımı olmadan, yapmak istediğim şeye ulaşmam mümkün olmayacaktı. Bu, harika Bosna-Hersek’in şimdiki karmaşık durumunu oluşturan bir resim ve savaşın anlamsızlığına bir göndermedir.

Yazar

J. Ignacio Urquijo Sánchez (İspanyolca)

İş/Okul: Gazetecilik ve Uluslararası İlişkiler

Yabancı Dil: İspanyolca, İngilizce, Almanca

Avrupa… Rila Manastırından Roque Nublo’da gün batımına, Shakespeare’den Cervantes’e, şaşırtıcı bir kültür karışımıdır.

Blog: www.ignaciourquijo.wordpress.com

Twitter: @nachourquijo

Çeviri

Nurdan Düzgün(Türkiye)

Okul: İstatistik

İş: Tropics Magazine’de serbest gazeteci

Yabancı Dil: Türkçe, İngilizce, Rusça, (biraz) İspanyolca

Avrupa… güzel dostluklar, iyi müzik, aşk, tutku ve tabi ki El Clasico

Linkedin: tr.linkedin.com/pub/nurdan-duzgun/30/b53/751/


Çeviri

Anonim (Türkiye)

Author: Anja

Share This Post On

Trackbacks/Pingbacks

  1. Reportaje multilingüe ‘Las heridas abiertas de Bosina-Herzegovina’ | José Ignacio Urquijo Sánchez - […] Türkçe: ‘Bosna-Hersek’in açık yaralari’ […]

Submit a Comment

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

css.php